Deniz Yosunlarından Biyoyakıt Üretimi

Photo of author

By Çağatay Turgut

   Biyoyakıt konusu aslında tartışmalı bir konu; zira biyoyakıt imalatı için besin olarak kullanılabilecek ve tarım alanı talep eden bitkiler kullanılıyor. Buna alternatif olarak, kumsalları ayak basmaya yer bırakmayacak biçimde saran ve ziyan olan yosunlar kullanılsaydı daha hesaplı ve geri dönüşümlü olmaz mıydı?

Yosunlar bir takım yörelerde yemeklerde kullanıldığı gibi , gübre olarak tarlalara serpildikleri de oluyor. Buna ek olarak arabalarımıza mazot olabileceklerini ya da hanemizi ısıtmakta kulanılabileceklerini biliyor muydunuz?

Alg türlerinden biri olan şeker yosunu (Laminaria saccharina) bu günlerde Norveç’li bilim insanlarını heyecanlandırıyor. Norveç’in kıyılarında spontane büyüyen ve isminden de anlaşıldığı üzere içeriğinde bolca enerji barındıran bu tür gıdayı, biyoyakıta çevirmek için iyi bir vesile . İçeriğinde de şeker pancarına nispeten üç kat daha çok şeker bulunmakta. Şeker yosunu denizdeki fazladan nitrojeni kullanıp, denizlerde gübrelerin denize dökülmesinden doğan nitrojen artışını dengelemektedir; ancak çok çabuk ürediği ve her yeri sardığı için , bununla birlikte kirlilik de yaratmaktadır.

Bilim insanları da kendi arasında kimin bu alg türünü en çabuk ve etkili biçimde biyoyakıta çevireceği konusunda yarışıyor.

Bu bilim insanlarından Fredrick Gröndahl, ki kendisi KTH Kraliyet Teknoloji Enstitüsünde çalışıyor, Deniz Tarlası Projesi’nin yürütücüsüdür. Gröndahl, bu alglerin ekolojik bir problemken, ekolojik başka bir sorunun çözümüne dönüştürülebileceğine inanıyor. “Olay şu ki, şeker yosunu sudan en az, bir atık arıtma tesisi kadar etkili bir biçimde daha çok nitrojeni uzaklaştırabilir.” diye de ekliyor.

Bazı bölgelerde yosun o kadar çabuk ürüyor ki, kıyılardaki gündelik aktiviteleri engelliyor; fakat Gröndahl’ın projesi bu algleri doğa dostu besinlere, ilaçlara, plastiklere ve enerjiye çevirmek üzere oldukça başarılı . ” Biz algleri bir kaynak olarak görüyoruz.” diyor ve ekliyor “Fazla algleri sahilden topluyoruz ve türlerinin tükenmemesi için yenilerini yetiştiriyoruz.”

Baltık Denizi’nden, İsveç’in güney kıyılarına kadar uzanan kısımda alglerden biyomazot üreterek çok büyük getiri sağlanıldı. Bu kıyıların alg durumundan çok zengin olduğu bilinmekte, yalnızca Trelleborg şehrinin sahilleri göz önünde bulundurularak yapılmış olan kaba hesaba göre, o bölgedeki daha çok alglerin işlenmesiyle 2.8 milyon litre biyomazot üretilmesi olası .

İsveç’in Strömstad kasabasında ilk alg çiftliği çoktan kuruldu ve işliyor, tam da İsveç’i Danimarka’dan ayıran sularda. Gröndahl’a göre Deniz Tarlası Projesi İsveç’in kırsal kesimine yenilenebilir bir gelişim ve kalkınma sunacak ve yerli halk için de yepyeni iş imkanları meydana getirecek . Tarlanın kurulması ise çok pratik . “Sporofit Fabrika Tarlaları” ismi verilen bir yöntemde, minik algler iplere dikilerek tutturuluyor ve denize atılıyor. Algler büyümeye başladıklarında ise denizin dibine batıyor ve orada daha çok büyüme imkanı buluyor. Altı ay daha sonra , algler iyice büyüdüğünde toplanılıp işleniliyor.

“Denizin ortasında bir enerji ormanı benzeri olacak ve ilk başta iki hektarlık iki kocaman tarla kurmayı planlıyoruz, ardından kişilerin ilgisini çeken bu vaziyet , yepyeni yatırımcıları ve çiftçileri bu alana yöneltecektir.” diyor Gröndahl. “15 senelik bir zaman içinde , kıyılarda pek çok kocaman alg tarlamız olacak ve bununla birlikte , kişilerin hayatlarını kazanabilmeleri için de yepyeni bir endüstri alanı açmış olacak.” diye de ekliyor.

Norveç Bilim ve Teknik Üniversitesinde doçent doktor olan Khanh-Quang Tran da benzer alg türü üstünde araştırma yapmakta. Üniversitenin Enerji ve İşletimi Mühendisliği kısmındaki Tran, ürettikleri yepyeni ürüne biyo-hammadde adını koymuş. ” Burada yapmak istediğimiz şey, tabiatı taklit ederek petrol üretmek, nitekim petrol natürel yollarla jeolojik çağlar içinde , çok uzunca zamanda oluşuyor; ama biz bunu dakikalar içinde yapabiliyoruz.” halinde konuşan Tran’ın araştırmaları makale olarak “Algal Research” dergisinde yayınlandı. Ucu kapalı hasırlara benzeyen, minik akıllı quartz tüpler kullanarak reaktörü bir dakika içinde 350°C’den 585°C’ye ısıtarak reaktörün içerisine doldurulan yosun ve suyun yüzde 79 verimle biyo-petrole dönüştürülmesini sağlıyor. Bu tekniğe ise hidrotermal sıvılaştırma denilmekte.

Birleşik Krallık’ta bu uygulamanın benzeri olan bir yöntem benzer alg türünü kullanarak yalnızca yüzde 19 verim edebilmişti. Tran’ın bildirdiğine göre işin sırrı, bir dakika içinde uygulanan şok ısıtmada gizli.

Deniz yosunundan üretilen biyomazotlar insanlık için daha çevre dostu ve aydınlık bir dünya tarzı vaadediyor. Mantık basit , nebatlardan üretilen biyo-yakıtlar oluşurken doğadan bir miktar CO2 alırken, yandıklarında da benzer miktar CO2’yi geri doğaya salıyor. Besin maddelerinden üretilen bu yakıtlarda odak artık ağır ağır , çabuk yükselen ağaçlar, çimenler ve yosunlara kaymakta. Deniz yosunları öbür alternatiflerine kıyasla hem daha çabuk ürüyor benzer zamanda gıda sektöründen kaynak eksiltmiyor. Yalnız Tran’ın reaktörleri küçük oldukları için , henüz endüstriel kullanım alanına uygun değil. Bunun için halihazırda bir fikri olduğunu vurgulayan Tran, yepyeni bir reaktör geliştirmeyi düşünüyor. Araştırmalarının devamı için yatırımcı arayan Tran, gelecekte bu fikrin insanlığa çok faydalı olacağına dair oldukça umutlu.

“Deniz Yosunlarından Biyoyakıt Üretimi” üzerine 23 yorum

  1. Deniz Yosunlarından Biyoyakıt Üretimi ne zaman cumartesi gününde Yenilenebilir Enerji Kaynakları bu siteden okudum.

    Yanıtla
  2. Deniz Yosunlarından Biyoyakıt Üretimi ne zaman pazar gününde Yenilenebilir Enerji Kaynakları bu siteden okudum.

    Yanıtla

Biyoyakıtlar için bir yanıt yazın Yanıtı iptal et

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.