Nükleer enerji santralleri konusunda çok fazla bilgi var. Ve bu bilgilerin geneline baktığımız da bu santrallerinde zararlı olduğu anlaşılıyor. Bu santrallerde ihtiyaç olunan enerji istasyonun merkezindeki reaktörün içinde üretilmiş olan ısıyla elde edilir. Bu ısı ise uranyum atomunun zincirleme reaksiyonu sonrasında elde edilmektedir. Atomdan çıkan enerjinin ısı miktarı yüksektir fakat çıkarmış olduğu radyasyon ondan çok daha yüksek ve zararlıdır.
Nükleer enerji ancak özel istasyon ve kurşun mezarlarda saklanabilir. Nükleer santral reaktöründe açığa çıkan nötronları emme yeteneği olan kontrol çubukları bulunur. Bu çubuklardan çıkacak olan ısı ise reaktörün çevresini gaz tabakası tarafından emilerek hapsedilir. Isınan bu gaz ısı değiştiriciler aracılığı ile borular içerisindeki suya alınırlar.
Bu işlem sonrasında uranyum çubukları soğuyuncaya kadar yani radyasyon oranı normale dönüşünceye kadar suyun altında saklanırlar.
Bu sürenin sonunda ise analiz yapılır ve radyasyon oranı tespit edilmiş olur. normale dönen radyasyon sonrasında katı olan atıkların toprağa gömülmesi sağlanır sıvı olanlar ise denize ya da göllere dökülür.
Nükleer Santralin Çevreye Zararları
Nükleer santrallerin çevreye verdiği birçok zarar vardır bu anlamda yukarıda da bahsetmiş olduğumuz gibi denizlere, göllere karışması ve bunun yanı sıra rüzgâr ve yağmur yardımıyla da atmosfere taşınması geçekleşecektir. Burada tüm bu doğa şartları bitkilere ve sular karışacağından insan vücuduna erişimini de kolaylaştıracaktır. Bu anlamda insan sağlığına da bir takım zararları vardır. Bu zararları ise şu şekilde sıralayabiliriz.
Nükleer santrallerin çalışması esnasında ortaya atıklar çıkacak. Bu atıklardaki plütonyum ise üst düzeyde bir zehir ve kanser nedenidir. Plütonyumların doğada bulunma süresi ise 250 yılı bulur.
Nükleer santral çalışırken aynı zamanda Stronsiyum denilen bir maddenin de ortaya çıkması sağlanır bu madde yağışlar nedeniyle toprağa oradan da bitkilere geçer. Dolayısıyla bu bitkilerden yiyen hayvanların sütünden de insana geçebilecektir. Bu madde lösemi nedeni olabilir. Doğada bulunma süresi ise 280 yıldır.
Son olarak ise dünya nükleer faciayı Çernobil ile yaşamıştır. Bu patlamanın etkisinin de halen devam ettiği bilinmektedir.